1-) Muvazaa Nedir?
Bir sözleşmenin kurulabilmesi için tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarının varlığı şarttır. Ancak tarafların, irade ve beyan arasında bilerek uygunsuzluk meydana getirmesi de olasıdır. Muvazaa (danışıklık); tarafların, üçüncü kişileri aldatmak maksadıyla gerçek iradelerini yansıtmayan ve aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş meydana getirmek konusunda anlaşmalarıdır.
Muvazaanın söz konusu olduğu hallerde taraflar, üçüncü kişileri aldatmak amacıyla görünüşte bir işlem yaparlar. Ancak bu işlemin kendi aralarında hüküm ifade etmeyeceği konusunda anlaşırlar. Muvazaada, taraflar arasında iki işlem söz konusudur:
- Görünürdeki işlem; yani üçüncü kişileri aldatmaya yönelik yapılan işlemdir.
- Muvazaa anlaşması; yani görünürdeki işlemin, taraflar arasında sonuç doğurmayacağı konusunda yapılan anlaşmadır.
Bu iki işlem yanında, sadece nispi muvazaada söz konusu olan ve tarafların gerçek iradelerine uygun bir gizli işlem de söz konusu olabilir.
2-) Muvazaanın Türleri Nelerdir?
A-) Mutlak (Basit) Muvazaa
Mutlak muvazaada taraflar, gerçekte aralarında sonuç doğuracak bir işlem yapmayı istememekte; ancak üçüncü kişileri aldatmak amacıyla aralarında gerçek bir işlem varmış gibi davranmaktadırlar. Mutlak muvazaada taraflar arasında tek bir işlem vardır; o da görünürdeki işlemdir. Taraflar, aralarında yaptığı muvazaa anlaşması ile bu işlemin hüküm doğurmamasını istemektedirler.
B-) Nispi (Nitelikli) Muvazaa
Nispi muvazaada, biri açığa vurulan ve biri de gizlenen işlem şeklinde, iki işlem yer almaktadır. Taraflar, gerçek arzularına uymayan ve üçüncü kişileri aldatma amacı güden görünüşteki işlem sayesinde, gerçek iradelerine uyan asıl işlemi gizlemiş olur.
3-) Muvazaanın Hüküm ve Sonuçları Nelerdir?
Muvazaa halinde görünürdeki işlem, tarafların gerçek iradelerine uymadığı için kesin hükümsüzdür. Yani muvazaalı işlem baştan itibaren geçersizdir; bu nedenle taraflar için herhangi bir alacak ve borç doğurmaz. Muvazaanın ortadan kalkması veya tarafların muvazaalı işleme onay vermeleri de görünürdeki işlemi geçerli hale getirmez. Görünürdeki işlemin geçersiz olduğunu, hakim kendiliğinden dikkate alır. İşlemin muvazaalı; yani geçersiz olduğu yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir. Muvazaalı işlem, üçüncü kişiler bakımından da geçersizdir. Bu nedenle geçersizlik, üçüncü kişilere karşı da her zaman ileri sürülebilir.
Nispi muvazaa halinde; biri görünürde, diğeri ise gizlenen işlem şeklinde, iki işlem vardır. Görünürdeki işlem, muvazaanın varlığı nedeniyle kesin hükümsüzdür. Ancak gizli işlemin şekle tabi olması halinde, şekle uyulmaması nedeniyle geçersiz olduğu kabul edilmektedir. Buna karşılık gizli işlem şekle tabi ise ve bu şekle uygun olarak yapılmışsa; gizli işlemin geçerli olduğu kabul edilmektedir. Örneğin; Ahmet, Ali’ye evini bağışlamak istemektedir. Ancak taraflar bu işlemi, üçüncü kişilere karşı satış şeklinde göstermişlerdir. Bu durumda görünürdeki işlem olan satış sözleşmesi, tarafların gerçek iradesini yansıtmadığından muvazaalı olarak kabul edilir ve bu nedenle geçersizdir. Görünürdeki işlemin arkasına gizlenen bağışlama sözleşmesi ise kanunda öngörülen şekle uygun şekilde yapılmadığından geçersizdir. Çünkü taşınmaz bağışlama sözleşmesi, tapuda resmi şekilde yapılmak zorundadır. Gizli işlem olan bağışlama sözleşmesi şekle uygun şekilde yapılsaydı; geçerli kabul edilecekti.
Taraflar, sözleşmenin bir kısmında; örneğin miktarda muvazaa da yapabilirler. Örneğin taraflar, vergiden ve tapuda ödeyecekleri harç bedelinden kaçınmak amacıyla 500.000 TL olan bir taşınmazı, 250.000 TL’ye satıyormuş gibi gösterebilirler. Bu durumda tarafların gerçek iradesini yansıtmayan düşük bedel geçersiz olur.
4-) Muvazaalı İşlemlerde Üçüncü Kişilerin Korunduğu Haller Nelerdir?
Muvazaalı işlemler, üçüncü kişiler bakımından da geçersizdir. Bu nedenle, sözleşmenin geçersizliği iyi niyetli olsalar dahi üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir. Ancak bazı hallerde kanun, iyi niyetli olan üçüncü kişilere karşı muvazaa iddiasının ileri sürülemeyeceğini belirtmiştir. Bu haller şunlardır:
- Yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı kazanan üçüncü kişiye karşı, muvazaa savunmasında bulunulamaz (TMK m. 19). Bu hükme göre; yazılı borç ikrarına dayanarak muvazaalı alacağı devralmış olan iyi niyetli üçüncü kişiye karşı muvazaanın ileri sürülmesi mümkün değildir. Örneğin; muvazaalı olarak düzenlenen senedi ciro yoluyla devralan iyi niyetli üçüncü kişide durum böyledir.
- Eşya hukukunda düzenlenen birtakım istisnalar halinde de muvazaa iddiası iyi niyetli üçüncü kişilere ileri sürülemez. Örneğin; tapu siciline güvenerek iyi niyetle mülkiyet veya sınırlı ayni hak kazanılmasında durum böyledir. Mesela; Ahmet’in, alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla, muvazaalı bir satış işlemiyle taşınmazını Ali’ye devrettiğini düşünelim. Ali, bu taşınmazı iyi niyetli olan Mehmet’e satıp, tescil ettirirse; muvazaalı işlem, iyi niyetli olan Mehmet’e karşı ileri sürülemez. Buna, tapuya güven ilkesi denilir.
5-) Muvazaa Nasıl İspat Edilir?
A-) Sözleşmenin Tarafları Muvazaayı Nasıl İspat Eder?
Sözleşmenin tarafları, muvazaa iddiasını; ancak yazılı belgeyle ispat edebilirler. Muvazaayı iddia eden ve işlemin tarafı olan kişinin elinde bu yönde bir belge olmazsa ve bu iddiayı tanıkla ispatlamak isterse; karşı tarafın buna muvafakat etmemesi halinde, bu iddia ispatlanmamış olacaktır.
B-) Üçüncü Kişiler Muvazaayı Nasıl İspat Eder?
Üçüncü kişiler, muvazaalı işlemin tarafı değildir. Dolayısıyla bu kişilerin, muvazaayı ispatlayacak bir belge elde etmeleri pek çok durumda imkansızdır. Bu nedenle üçüncü kişiler, muvazaa iddiasını her türlü delille (tanık, bilirkişi vs.) ispat edebilirler. Mirasçılar da kanunun aradığı anlamda üçüncü kişi kabul edilirler. Bu nedenle mirasçılar da muvazaalı işlemi tanık dahil her türlü delille ispatlayabilirler.